son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
Kulluğundan, rızândan hâriç Ûmûr verme bana! Uğur değilse düşür sâfilîne kevkebimi Ve nûr verme bana! Yolumda haz duyacaksam elin bükâsından Sürûr verme, ilâhî, sürûr verme bana! Ufuk ufuk açılan lâyezâl fecrini ver, Fücûr verme bana! Sâniham sen ve san'atım senden; Gurûr verme, ilâhî, gurûr verme bana! Fesâda kullanacaksam en ince zerresini Şuûr verme bana! Huzûru selbedeceksem cihanda bir lâhza Huzûr verme, ilâhî, huzûr verme bana! Halka, mahlûka sevgiden gayrî Kusûr verme bana! Gerek değilse kudûmum bu hâkidâna eğer Zuhûr verme, ilâhî, zuhûr verme bana! Umûr : 1. İşler, şeyler, 2. Önem verme Sâfilîne : Yerin dibine Kevkebimi : Yıldızımı Bükâsından : Ağlamasından Sürûr : Sevinç Lâyezâl : Tükenmez Fücûr : Kötülük, karıştırıcılık Sâniham : İlhamım Selbetmek : Elinden almak Kudûmum : Gelmem Hâkidâna : Dünyaya, toprağa Zuhûr vermek : Meydana getirmek
İlk kundağın Ben oldum, yavrum; İlk oyuncağın Ben oldum! Acı nedir Tatlı nedir... bilmezdin... Dilin damağın Ben oldum! Elinin ermediği Dilinin dönmediği Çağlarda, yavrum Kolun kanadın Ben oldum Dilin dudağın Ben oldum Belki kıskanırlar diye Gördüklerini Sakladım gözlerden Gülücüklerini... Tülün duvağın Ben oldum! Artık isterlerse adımı Söylemesinler bana "Onun annesi" diyorlar... Bu yeter sevgilim, bu yeter bana! Bir dediğini iki Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki Ve seni öyle sevdim sana O kadar ısındım ki Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim Gün oldu, kırdın... İncinmedim; İlk oyuncağın, Ben oldum, yavrum Son oyuncağın Ben oldum... Layık değildim Layık gördüler Annen oldum yavrum, Annen oldum!
Benim de bir annem olsa annemin Beşiğini seve seve sallardım; Gülse güller açılırdı içimde Ve ağlasa inci inci ağlardım. Işılda ey mavi saray ışılda: Pırıl pırıl şehnişinler, kapılar... Senin kırk gün, kırk gecelik düğünün, Benim kırk gün, kırk gecelik yasım var. Sesler gelir sarnıçların dibinden: -Çıkayım mı, çıkayım mı? Çık da gör! Bir yakılmış, bir yıkılmış yerdeyiz... Daha neler yıkacaksın yık da gör! Çağlar yüksük dolusuymuş ve hayat İki iğne bir çuvaldız boyu yol... Söyle anne: Neye yarar, niçindir Demir çarık, demir asa, demir kol? Oğlun oldum ey anneler annesi... Türküce de masalca da bilirim, Şehnişinden sarkıtırsan saçını Saçlarına tırmanarak gelirim.
Benim de bir annem olsa annemin Beşiğini seve seve sallardım; Gülse güller açılırdı içimde Ve ağlasa inci inci ağlardım. Işılda ey mavi saray ışılda: Pırıl pırıl şehnişinler, kapılar... Senin kırk gün, kırk gecelik düğünün, Benim kırk gün, kırk gecelik yasım var. Sesler gelir sarnıçların dibinden: -Çıkayım mı, çıkayım mı? Çık da gör! Bir yakılmış, bir yıkılmış yerdeyiz... Daha neler yıkacaksın yık da gör! Çağlar yüksük dolusuymuş ve hayat İki iğne bir çuvaldız boyu yol... Söyle anne: Neye yarar, niçindir Demir çarık, demir asa, demir kol? Oğlun oldum ey anneler annesi... Türküce de masalca da bilirim, Şehnişinden sarkıtırsan saçını Saçlarına tırmanarak gelirim.
Kulluğundan, rızândan hâriç Ûmûr verme bana! Uğur değilse düşür sâfilîne kevkebimi Ve nûr verme bana! Yolumda haz duyacaksam elin bükâsından Sürûr verme, ilâhî, sürûr verme bana! Ufuk ufuk açılan lâyezâl fecrini ver, Fücûr verme bana! Sâniham sen ve san'atım senden; Gurûr verme, ilâhî, gurûr verme bana! Fesâda kullanacaksam en ince zerresini Şuûr verme bana! Huzûru selbedeceksem cihanda bir lâhza Huzûr verme, ilâhî, huzûr verme bana! Halka, mahlûka sevgiden gayrî Kusûr verme bana! Gerek değilse kudûmum bu hâkidâna eğer Zuhûr verme, ilâhî, zuhûr verme bana! Umûr : 1. İşler, şeyler, 2. Önem verme Sâfilîne : Yerin dibine Kevkebimi : Yıldızımı Bükâsından : Ağlamasından Sürûr : Sevinç Lâyezâl : Tükenmez Fücûr : Kötülük, karıştırıcılık Sâniham : İlhamım Selbetmek : Elinden almak Kudûmum : Gelmem Hâkidâna : Dünyaya, toprağa Zuhûr vermek : Meydana getirmek
Haram kapışıldı hala doyan yok..." Yusuf Has Hacip (Kutadgu Bilig)
Tayin edilen makamın önemine ve yüksekliğine göre pîşkeşin meblâğı değişir. Bu para rüşvet değil, hükümdarın ve sadrazamın masraflarını ve "kapı halkı" denen personelinin aylıklarını karşılamak için konmuş bir çeşit vergidir. Bu ödemeler, bugün devlet arşivlerinde bulunan "pîşkeş defterleri"yle kayıt altına alınmıştır.
Başka harflerde olan eğri, çıkıntı, girinti, nokta vs. bu harfte yoktur. Osmanlı Devleti'nde mahalle mekteplerinde, harflerin biçimi çocukların hatırında kolay kalsın diye, hep bir ağızdan, basit fakat güzel bir beste ile şu tekerleme söyletilirdi: "elifte birşey yok, be altında bir nokta, ta ona benzer, se ona benzer cim karnında bir nokta, ha ona benzer, hı ona benzer, dal beli bükük, zel ona benzer, rı orak gibi, ze ona benzer, sin üç dişli, sın ona benzer". Tasavvufta; fena makamına ermiş, ölmeden önce ölmenin sırrına vakıf olan temkin ehli, artık kendisinde dünyadan lezzet ve zevklerin kalmadığı mahv ehli kişilerin durumu, bu sade elif harfine benzetilir. Derler ki Nakşibendî'de manevî tekamülünün sonunda, başlangıçtaki, lezzet ve zevklerin artık yok olduğu, insanın kupkuru, tatsız ve lezzetsiz hale geldiği böyle ifade edilir. Sıfat ve esma tecellilerinden geçmiş, zat tecellilerine muhatab olmuş, zâta bağlı mutlak gayba dalarak, orada boğulan ve her makamda, çeşitli renk tecellilerini müşahede eden sufî, bu makamda "bilâ levn" denilen renksizliğe, yani renklerin kaybolduğu bir alana ulaşmıştır. Bu durumda olan sufinin bütün renklerin anası kabul edilen beyaz rengi müşahede ettiği veya beyaz nura garkolduğu söylenilir. "Çün elif çîzî nedâreddir semain arifi, Saye-i hatt-ı istivâ-yı Şems'in oldur vâkıfı" Esrar Dede "Elifi" kelimesi, "elife benzeyen", "elif gibi" anlamındadır. "Elifi elifine": tam olarak, "elif gibi": eğrisiz-eksiksiz, dosdoğru anlamında kullanılır. Bugün "harfi harfine" dememiz de buradan/elif harfinden gelir. Söylenilene göre tüm harfler elifin yuvarlanmış-bükülmüş hali olup, Tüm Harflerin eliften geldiğine inananlar vardır/ Elif de ALLAH'ın simgesi olduğuna göre Her Şeyin ALLAH'TAN geldiğinin bir ifadesidir.
Ebcet hesabında: vav 6, iki vav yan yana 66 olup çifte vav çevirmek: "Allah'ın adını anmak" anlamına gelir.
Ayın sesini çıkartabilmek için belli bir süre talim, o bölgenin insanı olmayanlar için büyük bir çaba, belli bir eğitim gerekir. Anlayacağınız ayın çatlatmak bilmeyen için öyle kolay değildir. Deyim olarak anlamı ise; "eğitim almak, çok çaba harcamak, çok çalışmak." (bkz: mürekkep yalamak)
Yeni okuma öğrenmeye başlayanlara alfabe öğretilirken harfler bazı şekillere benzetilir. Arap elif-basında 5. ses olan "cim" harfi için de bu simge kullanılmıştır. İşte yeni başlayanlara bilhassa çocuklara öğretilirken kullanılan bu simge Arapçadaki "Cahil" adının ilk sesi/cim olduğundan, cahilleri simgelemek için kullanılmıştır.
Arapça bu ifadeyi doğru kullanamayan kimselerce yapılan bu değişikliğe avamdır bu kadar söyleyebiliyor diye göz yumulmuş, ancak göz yumulamayacak değişmeyen, başka yolu olmayan durumlar için uyarma ihtiyacı hasıl olmuş ve "lamı cimi yok" ifadesi kullanılır olmuş... sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |